• Anasayfa
  • Tarihçe
  • Hukuk Mevzuat
    • Yönetmelikler
    • İş Kanunu
    • Tüzük
  • Basın&Yayın
    • Basın Açıklamaları
    • Yayınlar
    • Haber Arşivi
  • DGD-Sesi
  • Eylem ve Etkinlikler
  • Örgütlenme
  • İletişim
Tweet

Eternit: Sükunet Komplosu

28 Nisan 2022 tarihinde, Belçika’da Eternit Şirketi, çok sayıda asbest kurbanından biri olan Eric Jonckheere’le ilgili olarak “olası kasıt” suçlamasıyla Asliye (Ceza) Mahkemesi karşısına çıkartıldı. Bu gelişme, asbestin yarattığı tehlikenin yok sayılması ve üstünün örtülmesi noktasında, Eternit’in sahip olduğu büyük tarihsel sorumluluğun bir kez daha gözler önüne serilmesini sağladı.

Asbest, kimi kayaçlarda doğal bir şekilde oluşan mineral lifler ailesine verilen isimdir. Ucuzluğu, yanıcı olmayışı, basınç, sürtünme, neme ve çok sayıda kimyasala karşı dayanıklı oluşu gibi özellikleri sayesinde dünya genelinde yaygın olarak kullanılan bir malzeme haline gelmiştir. Özellikle asbest çimento olarak asli kullanım alanını inşaat alanında bulan bu malzemeye, halen oluklar, oluklu levhalar, çatı kaplamaları ve ısı kanalları gibi birçok yerde rastlamak mümkündür.

1900 yılında Avusturyalı Kimyager Ludwig Hatschek asbestli çimento üretim patentini, -– Latince sonsuz, ölümsüz anlamına gelen aeternus kelimesinden türetilen- Eternit ismi altında aldı. Patent daha sonra çok sayıda inşaat malzemeleri üreten şirkete satılırken, bu şirketlerin büyük bölümü Hatschek’in verdiği ismi sahiplendi ve 1929 tarihinde, “Les Sociétés Associées d'Industries Amiante-Ciment” (Asbestli Çimento Endüstrisi Birleşik Şirketleri) çatısı altında iş birliği kararı aldı. 20. Yüzyıl genelinde sektörü belirleyen üç büyük aile ön plana çıktı: Fransalı Cuveliers, İsviçreli Schmidheinys ve Belçikalı Emsens.

1960’lar ve 1970’lerde, Belçika hızla artan bir şekilde kişi başına asbest kullanımının en yüksek olduğu ülke haline gelirken, Eternit Belçika’nın başında bulunan Louis de Cartier de Marchienne, Emsens ailesine mensup biriyle evlendi. Köklü, aristokrat bir soydan gelen zengin işadamı, Belçika’nın en önemli sanayi şirketlerini elinde bulunduran ailelerle güçlü ilişkilere sahipti. Bu doğrultuda, altmışların sonundan seksenlerin ortasına değin sektördeki etki alanını gitgide genişleten Belçikalı Baron, dev bir asbest imparatorluğunun başındaki isim haline geldi. Saltanatının sonunun habercisi, hukuki problemlerinin başlangıcı oldu.

Asbestin sunduğu tehlikenin arkasında şu iki özelliği yatıyordu: lifli yapısı ve bu liflerin çok küçük olması. Bu sebepten lifler solunduğunda, akciğerin derinlerine kadar iniyor ve akciğer, yumurtalık ve gırtlak kanserine yol açabiliyordu. Kanserin ortaya çıkması, asbeste maruziyetten onlarca yıl sonra gerçekleşiyordu. Öte yandan malzemenin sebep olduğu diğer bir hastalık, tedavisi olmayan asbestozis hastalığının yarattığı ciddi solunum rahatsızlıkları ve bundan kaynaklanan ölüm görece kısa bir süre içinde gerçekleşiyordu. Tüm bunlar yıllar öncesinden beri tespit ve teşhis edilmiş olmasına rağmen, asbest uzun bir süre ideal bir malzeme hatta “20. Yüzyılın Minerali” olarak anıldı ve 1980’lere değin yaygın olarak kullanılmaya devam etti.

Tarihteki ilk asbestozis tanısını 1900 yılında Londralı bir doktor koydu. Hastası, akciğer dokusu asbest lifleri tarafından tamamıyla tarumar edilmiş genç bir işçiydi. Bu tarihten itibaren asbestin zararlarına dair bilimsel veriler gitgide birikirken, bu araştırmaların sanayiciler ve onları denetleyen kamu kurumları üzerinde hiçbir etkisi olmadı. Bu meseleye kulağını ilk kabartanlar ise sigorta firmaları oldu. Tarihte ilk kez 1918’de ABD’li bir sigortacı, asbest işçilerini sigortalamayı reddetti. Avrupa'da asbestozisin bir meslek hastalığı olarak tanınması ve ardından yasaklanması için onlarca yılın geçmesi gerekti. Bunun da hayli açık bir sebebi vardı; uzun yıllar Eternit ve diğer büyük asbest imalatçıları bir yandan lobicilik faaliyetleri vasıtasıyla mallarının yasaklanmasını geciktirirken diğer yandan da kurbanları ile yaptıkları tazminat sözleşmeleriyle yargılamadan kurtulmayı başardılar ve asbestli çimentoda bulunan liflerin ölümlülüğünü reddedebildiler.

Tweet

Sendikaya nasıl üye olunur?

Sendikaya üyelik artık e-devlet üzerinden çok kolay

Basın Açıklamaları

İşçilerin sağlığı şirketlerin karlarından daha değerlidir

Amazon işçileri zehirlerken, sendika üyesi işçiler atılırken bakanlık sadece seyrederken bizlere direnmek dışında başka seçenek kalmamıştır.

Köleci Migros herkese yalan söylüyor!

Migros Türkiye’nin kurumsal sosyal medya hesaplarından 11 Şubat 2022 tarihinde yapılan açıklamaya ilişkin açıklamamız.

DGD-SEN 3. OLAĞAN GENEL KURUL İLANI

DGD-SEN 3. OLAĞAN GENEL KURUL İLANI

Neden Sendikalı Olmalıyım?

Çünkü sendika güçtür.
Biz işçilerin emeğinden başka satacak bir şeyi yoktur. Tek gücümüz, emekten gelen gücümüzdür. Bu güç sendikalarda örgütlenerek hayat bulur. Sendikalı işçi haklarını da haklarını almasını da bilir. Patronun gözünün içine bakarak "ben sana muhtaç değilim sen bana muhtaçsın" diyebilir.
Çünkü sendika işçilerin birliğidir.
Sendikalı işçi, ortak hareket eder. Sendikalı-sendikasız, kadın erkek, dili-dini-etnik kimliği ne olursa olsun tüm işçilerin söz yetki karar sahibi olması için çabalar. Patronların işçilere yönelik her türlü baskı, taciz, şiddetine karşı gelir, işçilerin onurlu bir çalışma yaşamına sahip olması için mücadele eder. Sendikalı işçi patrondan lütuf dilemez, ücretini, çalışma saatlerini, çalışma koşullarını sözleşmeyle belirler. Patronun canı istediği zaman onu işten atamayacağını bilir. Her türlü haksızlığa-hukuksuzluğa karşı sendikasının yanında olduğunun bilinciyle, özgüvenle hareket eder.
Çünkü sendika sosyal hakların teminatıdır.
Sendikalı işçi, işçi sınıfının kimi zaman canı pahasına mücadele ederek tarih boyunca kazandığı bütün sosyal haklara sahiptir. Bu hakları kimi zaman yasa yapıcılara ve uygulayıcılarına karşı her türlü yolla savunur. Bilir ki hakları, hükümetlerin-patronların lütfu değil, işçi sınıfının mücadelelerinin kazanımıdır.
Çünkü sendika dayanışmadır.
Sendika, işçilerin haklarını öğrenmeleri, ortak tartışmalar yürütmeleri için ücretsiz atölyeler düzenler. İşçilerin sadece çalışma yaşamı hakkında değil tüm toplumsal sorunlar hakkında bilinçlenmeleri için araştırmalar yapar, raporlar yayınlar, paneller düzenler, uluslararası bağlantılar kurar. İşsizlerin sorunlarına sahip çıkar ve ortak hareket etmeleri için mücadele eder. İş kazası mağduru işçilerin ve iş cinayeti mağduru ailelerin hukuki sürecini ücretsiz yürütür. İşçi havzalarında ücretsiz eğitim dayanışması düzenler, HES yapımına, kentsel dönüşüme karşı mücadelelere destek olur.
Çünkü sendika insanca yaşam kavgasıdır.
Sendika , uzun çalışma saatlerine, düşük ücretlere, taşeronlaşmaya, iş cinayetlerine, meslek hastalıklarına, kayıt dışı çalıştırılmaya, dil-din-etnik kimlik üzerinden yürüyen kavgalara, işyerindeki sözlü ve fiziksel her türlü tacize karşı yürüttüğümüz kavgadır.

0 537 045 50 36

[email protected]

Osmanağa Mah. Gençlik Sk. No: 5 Kat: 3 Kadıköy, İstanbul

  • Anasayfa |
  • Tarihçe |
  • Hukuk Mevzuat |
  • Basın&Yayın